KARAKTER TİCARETİ YAPMAK SURETİYLE
MARKA HAKKINA TECAVÜZ
MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT

Yargıtay 11’inci Hukuk Dairesi kişilerin ismi üzerinde sahip olduğu temel kişilik hakları sebebiyle marka başvurusu yapılmış fakat henüz tescil edilmemiş ve doğrudan bir zarara uğramamış olsa bile elde edilmiş faydanın iadesini talep etme hakkının bulunduğunu, bu nedenle tanınmış kişi ve karakterlerin mal ve hizmetlerin pazarlanmasında kullanılarak karakter ticareti yapılmasının hem maddi ve hem de manevi tazminatı doğuracağı şeklinde karar vermiştir.

Kararın gerekçesinde geçen 556 sayılı KHK yürürlükten kaldırılmış fakat 6769 Sınai Mülkiyet Kanunu ilgili haklar korunmaya devam etmektedir. Yargıtay karar metni şu şekildedir; 556 sayılı KHK’nın 9/son maddesinde yer alan “Markanın sahibine sağladığı haklar, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayın tarihi itibarıyla hüküm ifade eder. Marka tescil başvurusunun bültende yayınlanmasından sonra gerçekleşen ve marka tescilinin ilan edilmesi halinde yasaklanması söz konusu olabilecek fiiller nedeniyle başvuru sahibi, tazminat davası açmaya yetkilidir. Mahkeme, öne sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak tescilin yayınlanmasından önce karar veremez.” şeklindeki düzenleme uyarınca, marka sahibinin marka tescil başvurusundan itibaren marka kapsamındaki mal ve hizmetler itibariyle koruma talep etmesi ve tazminat isteminde bulunmasına yasal bir engel bulunmamaktadır.

556 sayılı KHK’nın 61/1-a maddesi yollamasıyla 9/2.maddesinde yer alan “ Aşağıda belirtilen durumlar, birinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a) İşaretin mal veya ambalajı üzerine konulması. b) İşareti taşıyan malın piyasaya sürülmesi veya bu amaçla stoklanması, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi veya o işaret altında hizmetlerin sunulması veya sağlanması. c) İşareti taşıyan malın gümrük bölgesine girmesi, gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulması. d) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. e) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması koşuluyla, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılması” denilmek suretiyle yasada sayılan hallere ilişkin tüm izinsiz kullanımlar marka hakkına tecavüz teşkil eden eylemler olarak kabul edilmelidir.

Somut olayda, davacının ayak giysilerini de kapsayacak şekilde 2014/935 sayılı ve “JEHAN BARBUR” ibareli marka başvurusunun 06.01.2014, davacı adına tescil tarihinin ise 27.11.2014 tarihi olduğu anlaşılmaktadır. Davanın 02.04.2014 tarihinde açıldığı anlaşıldığına göre, Mahkemece, davalıya ait ticari kayıtların getirtilerek marka başvuru tarihi olan 06.01.2014 tarihi ile dava tarihi olan 02.04.2014 tarihleri arasında “JEHAN BARBUR” markalı mal satışı yapmış olması ve/veya markanın reklamlarda kullanılmış olması halinde bu eylemlerin marka hakkına tecavüz olarak tespitinin zorunlu olduğu, dosyada mevcut bilirkişi raporuna göre, davacının marka başvuru tarihi olan 06.01.2014 tarihinden sonra da kampanya ve satış yapıldığı görüldüğü halde, Bölge Adliye Mahkemesince bu delil değerlendirilmeksizin marka hakkına yönelik talepleri yönünden davanın reddi doğru olmamış ve hükmün temyiz eden davacı yararına bozulmasını gerektirmiştir.

4021 sayılı TMK’nın 25 vd. maddeleri uyarınca, bir kişinin ismi üzerinde vazgeçilemez ve devredilemez nitelikte temel kişilik hakları ile bu hakka yönelik saldırıları def etme ve isminin haksız olarak kullanılması nedeniyle de uğradığı zararların tazminini talep etme hakları bulunmaktadır. Hukukta hiç kimse kendi kusuruna dayanarak ondan bir hak elde edemez. O nedenle bir an için isim hakkı izinsiz olarak kullanılan kişiler, kendileri doğrudan bir zarara uğramasalar bile, mütecavizin elde ettiği faydaların kendilerine devrini de talep edebilirler. Uygulamada özellikle tanınmış sporcular, sinema veya ses sanatçısı gerçek kişiler ile çizgi karakterlerinin isim, imaj veya görüntülerinin, bu kişilerin toplumdaki tanınmışlıklarından yararlanmak amacıyla çeşitli mal ve hizmetlerin pazarlanmasında ticari tanıtım vasıtası olarak kullanılması karakter ticareti olarak adlandırılmaktadır. Somut olayda da, davalı tarafın tanınmış ses ve sahne sanatçısı olduğu anlaşılan davacının toplumca bilinen orijinal sahne isminin ondan izinsiz olarak ayak giysilerinde ticari tanıtım vasıtası olarak kullanıldığının anlaşılmış olmasına göre, davacının bu uğurda uğradığı bir zararın varlığı şartı aranmaksızın yukarıdaki ilkeler doğrultusunda davalıdan maddi tazminat talep edebileceğinin kabulü gerekirken, hatalı gerekçeyle, isim hakkının ihlali yönünden maddi tazminat isteminin reddine karar verilmesi doğru görülmediğinden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bu gerekçeyle da temyiz eden davacı yararına bozulması gerekmiştir. (Yargıtay 11.H.D., 13/05/2019 T., 2018/2197 E., 2019/3702 K.)

Kaynak: www.corpus.com.tr